Çok milletli, çok kültürlü bir ortamda yaşayabiliyor olmanın mutlaka güzel yönleri vardır. Ancak unutulmasın ki bu ülke, bu şehir, bu topraklar da bizim.
Geçtiğimiz hafta köşemize taşıdığımız “Antalya ve Ulaşım” çilesiyle ilgili çok telefon aldık. Şehrimizde yaşayan pek çok kişinin ortak derdi bu. Ancak Antalya’nın tek sorunu ulaşım değil ki!
Gelelim kozmopolit yapıya……
“Yaşadığın şehirde kendini yabancı hissetmek!”
Evet evet, durum tam da bu.
Çarşıda, pazarda, restaurantta, okulda, sinemada. Fark etmiyor. Nereye giderseniz gidin başka milletlerin varlığını hissediyorsunuz. Alışveriş merkezinde kasada sırada bekliyorsunuz Türkçe konuşan yok.
Noter’e gidiyorsunuz Türksünüz diye size bakan yok.
Pardon biz mi yanlış yerdeyiz?
Biz neredeyiz?
Çok milletli, çok kültürlü bir ortamda yaşayabiliyor olmanın mutlaka güzel yönleri vardır. Ancak unutulmasın ki bu ülke, bu şehir, bu topraklar da bizim….
Babalarının malıymış gibi Antalya’yı, sahillerini, en güzel yerlerini parsellemek de ne oluyor?
Trafikte ise son model arabamla seni geçerim, yol ver selektörüyle yolu sahiplenmek kimin haddine?
Bu yurt bizim, bizim çocuklarımızın.
Şehrin bütün fiyat dinamiklerinin değişmesinin nedeni olan bu yapının düzenlenmesi için gerekli müdahalelerin yapılması şart.
Bizler uyumlu milletiz, düşene kollarımızı açar ev sahipliğimizi yaparız. Ama kollarımızı bugün açtıklarımız şah damarımıza da basarsa işte orada Türk kanının nasıl aktığını, bayrak kırmızısı rengin nereden geldiğini 7 cihana gösteririz.
Kısacası kardeş kardeşe yaşayalım, bu şehrin ve ülkenin de YÜCE TÜRK MİLLETİ’NİN olduğunu unutmayalım ve unutturmayalım isterim.
Melis METİN