1966 yılından bu yana köklü bir geçmişe sahip şehrimizin takımı Antalyasporumuzda sular durulmuyor.
İdari kadrosunda yaklaşık 5 yıllık çalışma geçmişi ve emeğimin bulunduğu kulübümüzün bugün yeniden başkan değişikliğine mecbur bırakılması beni derinden üzdü.
Görev yaptığım dönemde de sık sık yaşanılan başkan değişikliklerine üzülerek uyum sağlamak zorunda kalıyorduk. Her yeni başkan yeniden başa dönmek anlamına gelir kulüp için. Sürekli patronu değişen bir şirkette nasıl bir devamlılık ya da çalışan motivasyonu hayal ediyorsunuz ki?
Kamuoyunun da bence ortak kanısı eğer çok seslilik devam ederse; daha çok başkanın değişeceği yönünde.
Antalyaspor Vakfı, Antalyaspor Kulübü Derneği, Antalyaspor AŞ……….
Her birinde bir başkan ve yönetim kurulu olduğunu düşünürsek, ortak paydada buluşması zor bir kulüp yönetimini de deneyimlemiş olursunuz ki öyle de oldu.
Futbol şubesinin bağlı olduğu Antalyaspor AŞ, evet bir gerçek AŞ gibi yönetilseydi yöneticiler görevlerini yapar istekleriyle vazifelerini bırakırdı ama departmanlardaki kişiler kalıcı olur ve kulübün kurumsal hafızasını geleceğe taşıyabilirdi.
Aslında hepimizin tek bir ortak derdi var. O da devamlılık ve kulübün geleceği.
Antalyamızın, Antalyasporumuzun geleceği………
Bu kulüp yalnızca yönetenlerin değil, taraftarın, sporcunun, gelecekte sporcu olmak isteyen miniklerin……..
Çok sesliliğin acilen sona ermesi gerekmektedir. Tehditlerde yöneticilerin kulüpten soğutulduğu, dedikodunun hiç bitmediği bir camia istemiyoruz.
Bu nedenle de bir üst gücün artık el atması gerektiği inancındayız.
Son 10 yılda kaç başkan, kaç yönetim, kaç teknik direktörün değiştiği ortada. Devamlılığın olmadığı bir yerde ne yazık ki başarı da olmuyor.