Sağlık

İsrail Netanyahu’suz bir hükümetle yeni döneme başlayabilir

İsrail’de tartışmalı yargı reformuna yönelik protestolar devam ediyor. Ülkeyi krize sürükleyen yargı reformu ve yaşanan siyasi istikrarsızlığı değerlendiren Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Fuat Tuncer, genel seçime gidilebileceğini belirterek, “İsrail Netanyahusuz bir hükümetle yeni döneme başlayabilir” dedi.

İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ülke çapında kitlesel protestolara ve grevlere neden olan tartışmalı yargı düzenlemesini askıya almasıyla sokaklar durulsa da protestolar sürüyor. Ülkede bu denli büyük bir krizin baş göstermesinin temelinde son dört yıldır sağlanamayan siyasi istikrar sorununun yattığını söyleyen İstanbul Gelişim Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Fuat Tuncer, mevcut hükümetin protestolar karşısında geri adım atmasının koalisyon içerisinde bir çatlak ortaya çıkaracağını kaydetti. Hükümetin genel seçime gidebileceğini belirten Tuncer, “Netanyahu’nun önünde önemli bir sınav var. Ancak bu sınavı verememiş görünüyor. Muhtemelen İsrail yeniden seçime gidecek ve Netanyahusuz bir hükümetle yeni döneme başlayacaktır” dedi.

“Soğuk savaştan bugüne istikrar sağlanamadı”

İsrail’in son dört yıldır siyasi kriz içerisinde olduğunu ifade eden Tuncer, yaşanan siyasi istikrarsızlığın nedenlerini şu ifadelerle sıraladı:

“Son dört yılda beş kez genel seçim düzenlendi ve bir türlü siyasi istikrar sağlanamadı. Bunun başlıca sebebi ülkedeki belli başlı toplum grupları ve bunların etrafında belirlenen siyasettir. İsrailde temel toplumsal dinamikler 1948’deki bağımsızlık sonrası Seferad ve Aşkenazlar arasındaki görünmez rekabet ve uzlaşı sonucu belirleniyordu ancak soğuk savaş döneminde ülkeye farklı ülkelerden ve kültürlerden birçok Yahudi grup geldi. Bu da ülkede çok fazla toplumsal dinamik oluşturdu. Ülkede toplumsal kimlikler ideolojiler üzerinden değil, nereden gelindiği üzerinden şekilleniyor. Bu sebeple de ülke içinde birçok farklı siyasi oluşum görüyoruz. Ülkedeki en temel problem soğuk savaş sonrasından başlayarak, son seçime kadar gelen siyasi istikrar sorunudur.”

“İsrail yeni bir seçime doğru gidebilir”

Protestoların hükümeti nasıl etkileyeceğini değerlendiren Tuncer, “İdeolojik farklılığı olan siyasi partilerin koalisyon kurmak için bir araya geldikleri ve ancak çok uzun ömürlü olmadıklarına şahit oluyoruz. Temelde yaşanan protestolar ise Netanyahu’nun büyük bir hırsla birçok aşırı sağ partiyi bir araya getirip, 120 sandalyeli İsrail meclisinde 64 sandalye ile ekseriyeti oluşturmasıdır. Bu koalisyonun oluşturulması sürecinde her partinin kendi hedefleri olduğunu görüyoruz. Bu da ülkede bugünlerde yaşanan yargı reformu tartışmasını ortaya çıkardı. Yargı reformu tartışması ülkede ilk kez yaşanmıyor. Benzeri 2021 yılında yine Netanyahu döneminde yaşandı. Yine o dönem toplumun baskısı ile birlikte reform paketi geri çekilmişti. Ancak bugün yaşanan süreçte hem koalisyon hükümeti tarafı çok ısrarcı hem de protestocular çok ısrarcı. Bu da ülkenin yeni bir seçime doğru gitmekte olduğunu gösteriyor” dedi.

“Yargı reformu kuvvetler ayrılığını zedeler”

Yargı reformunun toplum tarafından neden bu kadar tepki gördüğünü açıklayan Tuncer, “Yargı reformu paketini ortaya koyan partiler aşırı sağ karakterli, ırkçı ve aşırı dinci siyonist partiler. Birbiriyle hiç alakası olmayan farklı bakıştaki partiler bunlar. İnsanların gözden kaçırmadığı ve isyan ettiği nokta ise; hükümetin üyelerinin herhangi bir suç işlemesi veya yolsuzluk yapması durumunda yargı reformunun vereceği koruma zırhıdır. Ayrıca mevcut yargıçlar sistemi sayısının 9’dan 11’e yükseltilmesi ve bunun ekseriyetinin mevcut meclis tarafından seçilecek olması yargının bağımsızlığını tartışmaya açacaktır. İsrail’de kuvvetler ayrılığı mümkün olmayan derecede zedelemiş olacağı için insanlar protesto ediyorlar. Çünkü mevcut hükümetin yapacağı bir anayasa İsrail’in geleceğini olumsuz etkileyebilecektir” diye konuştu.

“Yargı reformu konusu hükümet değişse de yine gündemde olacaktır”

Protestoların ülkenin iç siyasetini nasıl etkileyebileceğini yorumlayan Tuncer, “İsrail oldukça hassas bir bölgede. Mısır ile olan ilişkiler Arap-İsrail savaşından sonra bir denge içerisinde yürütülmeye çalışılıyor. Ayrıca Filistin meselesinin çözümü için son yıllarda atılmaya çalışılan adımlar var. Nitekim mevcut İsrail vatandaşı olan Filistinlilerin statüsü son yıllarda görece düzeltilmişken yeniden bozulabilir. Yani toplum içerisindeki özel durumların hepsini karmaşık hale getiren bir durum söz konusu. Bu noktada İsrail Cumhurbaşkanına toplumsal itidali sağlama noktasında çok büyük bir görev düşüyor. Bu konuda ABD ve Uluslararası Yahudi Diasporasının verdiği tepki sebebiyle Netanyahu’nun geri adım atması bekleniyor. Ancak yargı reformu konusu hükümet değişse de son birkaç yıldır gündemde oluğu gibi önümüzdeki günlerde de yine gündemde olacaktır” şeklinde konuştu.

Protestolar İsrail’in Arap Baharı mı?

İsrail’deki siyasi krizi Ortadoğu siyaseti açsından da değerlendiren Tuncer, “İsrail devleti, son yılların moda ifadesiyle start-up bir devlet. Bölgede oldukça hassas ilişkileri var. Mısır ile olan ilişki oldukça önemli. Bu noktada mevcut İsrail hükümetinin Mısır hükümeti ile ilişkileri nasıl ilerleteceği önemli. Mısır, Arap dünyasında ve Filistin konusunda söz sahibi olan bölgedeki en önemli aktör olarak görülmekte. Bunun haricinde Suudi Arabistan, Türkiye ve bölge ülkeleri ile bir açılım yapılıyor. İsrail bölgedeki tüm aktörlerle yeniden bir ilişki inşa etmeye çalışırken kendi içerisinde böyle bir kaosa sürüklenmesi Arap Baharı tarzı bir etki oluşturmaz. Çünkü İsrail’de 1948’de kazanılmış bir devletin tartışılmaya açılması toplumun hiç bir kesimi tarafından kabul görmeyecektir. Ancak bütün bu tartışmalar, İsrail toplumunun temel dinamikleri üzerinde etkili olacaktır” diyerek sözlerini sonlandırdı.