Endüntriel tarım, hayvancılık ve ‘’Çağdaş Yaşam’’ın getirdiği yaşam ve beslenme alışkanlıkları aslında birçok sağlık sorunumuzun ya doğrudan sebebi ya da zeminini hazırlıyor. Kolajeni de bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor.
Hastalarımızda yaptığımız tetkiklerde vücudumuzda bazı temel proteinler, vitaminler mineraller eğer yapılan tetkiklerde az ise bunu;
1- Diyetle yeteri kadar alamıyoruz;
a. Beslenme şeklinde sorun var
b. Mide asidi yetersiz
2- Bağırsaklarımızdan emilmiyor ve ya atılıyor;
a. Sızdıran Bağırsak
b. Kullandığımız ilaçlar
c. Maruz kaldığımız toksinler
3- Çok kullanıyoruz, çok tüketiyoruz ;
a. Kronik inflamasyon
b. İntoleranslar/duyarlılıklar
c. Bozulmuş immünite
ve daha çoğaltılabilecek nedenlerle İle ilişkilendirmek gerekli.
Aslında birbiri içine geçmiş bir neden sonuç ilişkisinin kurulmasının zor olduğu, genetik, epigenetik faktörlerle ve ruhsal süreçle birlikte değerlendirilmesi gereken durumlardır hastalıklar. Biz genellikle semptomlara ve birlikte görüldüğü tablolara göre isimler veririz. Ve genellikle sadece semptomlardır tedavideki hedeflerimiz.
Ama asıl yapmamız gereken sistemdeki temel sorun ya da sorunları bulup kök nedeni ortaya çıkarmak ve bütüncül yaklaşımla kök nedene; hücresel yapıya ve sistemsel sorunlara yönelmektir.
Gelelim kolajene; vücudumuzdaki temel yapıtaşı proteinlerden biridir. Sadece cilt akla gelmekle birlikte vucutta bağ dokusunun olduğu her yerde yani aslında vücudun her yerinde kolajene ihtiyaç var. En çokta ciltte. Neredeyse cildin orta tabakasının %70-75 i kolajenden oluşur. Dokulara elastikiyetini veren, birbirine bağlayan vücudun bütünlüğünü sağlayan proteindir. Dokuların özellikle cildin su tutma kapasitesinde çok önemlidir. Bu nedenle ciltteki etkileri daha dikkat çeker.
Yirmili yaşlardan sonra azalan kolajen üretimi, otuzlu kırklı yaşlardan sonra belirgin azalır. Bu nedenledir ki başta cilt olmak üzere tüm dokulardaki elastikiyet ve bütünlük, esneklik kaybı bu yaşlardan sonra belirgin hale gelir. Yine stres, kötü beslenme, kronik inflamasyon, sızdıran barsak, toksik maddeler ve sigara da kolajen üretimini azaltır.
Daha parlak genç bir cilt, sıkı esnek bir vücut için hangi kolajeni içeceğiz:
Çalışmalar gösteriyor ki; sıvı içilebilir kolajenler daha iyi emiliyor. Molekül ağırlığı 2000 daltonun altında olmalı.
Yine günlük doz 2.5 gramla 5 grama kadar olanlar yeterli az olan yetmiyor, daha fazlasının katkısı yok gibi.
Cilt için Tip 1 ve 3 içeren kolajenler olmalı. Tip 1 oranı ne kadar yüksekse cilt için o kadar iyi.
Yapılan çalışmalarda düzenli üç ay kullanılan kolajen cilt kuruluğunda %70 lerde, ince kırışıklıklarda % 12-15 azalma olduğu tespit edilmiş. Genellikle önerilen süre 12-24 hafta ama son kararı doktorunuz versin.
Kullanılan kolajenlerin menşei ve kalitesi önemli. Her kolajen aynı değil. Marka veremiyoruz ama içerikteki kolajenin menşei, kalitesi, dolum yapılan tesisin yeterliliği çok önemli. Mutlaka araştırılmalı.
Vücutta omnarım uykuda oluyor. Gece yatarken içilmesinin faydası var. Alternatif ise sabah aç.
C vitamini kolajen sentezini ve emilimini arttırıyor. Ayrıca önemli bir antioksidan olan c vitamini bence içinde mutlaka olmalı.
Hyaluronik asit yaşlanma karşıtı bir molekül olarak çok önemli cilt açısından. İçinde 100 – 200 mg olmalı. Cildin onarımı ve korunması açısından nemlenmesi; cildi esnek ve güçlü kılacaktır.
Bunların dışında yine hem anti oksidan özellikleri olan hemde vücutta yapım onarımda rol oynayan; Glutatyon, Alfa Lipolik asit, Biotin, Metil kobalamin, İçinde olabilecek önemli katkılardır.
Yine D vitamini, Çinko, bakır da önemli katkılar sağlayabilir.
Burada Glutatyonun ayrı bir yeri var elbette. Karaciğerdeki detoksifikasyon fazları açısından tüm vücut açısından çok çok önemlidir. Özellikle tabletlerinde emilim sorunu olan glutatyon kolajen içinde sıvı alınması bir avantaj olur ve hem ciltteki lekeler açısından hem de tüm vücuttaki antioksidan ve anti aging etki açısından önemli katkı sağlar.
Eğer yapılan kürler ilkbahar ve sonbaharda olursa; ek olarak bağışıklık sistemini de destekleyecektir. Ama her mevsim ve ihtiyaç durumunda kullanılmasında bir sakınca yoktur. Tabii ki her zaman ve kolajen kullanıldığında yeterli su içilmesi cilt açısından çok kıymetli bunuda söylemeliyim.
Ayrıca özellikle cilt tedavileri ve anti-aging uygulamalar sırasında kolajen biraz daha özellikle yüz, boyun ve dekolte bölgelerinde daha çok gösteriyor etkisini. Sonuçta vücut nerede en çok ve acil ihtiyaç varsa hammaddeyi ve onarıcı hücreleri o bölgeye sevk ediyor. Özellikle bu dönemlerde ve doktorunuzun önereceği periodlarda düzenli PRP-Kök hücre ve mezoterapi yaptırın.
Bu dönemde yapılacak egzersizler, iyi beslenme ve meditasyon da size hem sağlık hem de güzellik olarak dönecektir.
Unutmayalım cildimizde vücudumuzun bir parçası ve sağlık olmadan güzellik olmaz.
Sağlıklı ve sevgiyle kalın.